FX6 ile çekilen “The Wilderness Nearby”
Alister Chapman’ın Film Yapımcısı James Glancy ile röportajı
Yeni FX6 kompakt full frame el tipi video kameranın kısa süre önce yapılan lansmanının ardından yaban hayatı film yapımcısı ve sunucu James Glancy ile sohbet ettim, çünkü kendisi “The Wilderness Nearby” adlı kısa filmini FX6 ile çekmişti. Ben kendim de FX6 ile biraz çekim yaptım. Şahsen gayet iyi biliyorum fakat filmini çekerken karşılaştığı zorluklar hakkında biraz daha bilgi edinmek istedim.
Tüm yaban hayatı çekimlerinde işi iyice zorlaştıranın, hayvanların hareket ve davranışlarındaki öngörülemezlik olduğunu anlattı. Söylediğine göre, hızlı ve kolay kullanımlı bir kameraya ihtiyacınız var, ayrıca kameranın kolayca taşınabilmesi de avantaj sağlıyor. Dolayısıyla hafif fakat istikrarlı bir çekim kiti son derece önemli. FX6’nın hafif yapısı sayesinde, uzun lensler kullanırken istikrardan ciddi ölçüde ödün vermeden nispeten hafif bir tripod kullanabilmiş. James temel olarak Sony’nin 24-70mm ve 70-200mm GM lenslerini kullanmış, ayrıca filmin büyük kısmı tripod kullanılarak çekilmiş olsa da çok sayıda çekimde kamera elde kullanılmış.
James’in National Geographic ve Discovery gibi birçok müşterisi var. Fakat aynı zamanda kendine ait çok fazla çalışma da gerçekleştiriyor ve bu çalışmalarda, büyük tutkuyla bağlı olduğu doğayı koruma çabalarına katılan kişileri konu ediniyor. Kısa sürede tamamladığı bu düşük bütçeli projeleri, FX6’nın S-Cinetone gaması gibi alışıldık gama eğrileri için daha elverişli çalışmalar. S-Cinetone, filme benzer bir görünümle göze hitap eden video içeriği oluşturmak üzere tasarlandı. Fakat James bu çekim için tam olarak sinematik denebilecek bir görünüm oluşturmak istemiş. İzleyicinin “TV’nin sesini tamamen kısıp görüntüye sırf çekimin güzelliğinin keyfini çıkarabilmek için bakabilmesini” istemiş.
CineEI modu
James bu sinematik görünümü elde edebilmek için filmini kameranın “CineEI” çekim modunu kullanarak çekmiş. CineEI, kamerayı mümkün olan en geniş dinamiği yakalayabileceği şekilde optimum hale getirir. S-Log3 kullanarak kayıt yaparken, kameranın HDMI ve SDI çıkışlarının yanı sıra vizöre de LUT (Arama Tablosu) ekleyebilmenizi sağlar. Tekdüze ve soluk görünümlü S-Log3 yerine normal renk ve kontrast seviyelerine sahip bir LUT aracılığıyla izleme yaptıklarında, çoğu kişi pozlama seviyelerini hızla ve doğru şekilde değerlendirmenin çok daha kolay olduğunu hissedecektir.
James büyük bir açık yüreklilik sergileyerek erken dönem çekimlerinin bir kısmında pozlamanın gerekli düzeyden biraz düşük kaldığını itiraf etti. Ancak geçen birkaç günün ve yaptığı çeşitli denemelerin sonunda, aydınlatma koşulları nasıl olursa olsun iyi pozlama elde edeceğinin güveniyle CineEI modunu kullanarak hızla ve kolayca çekim yapabilmeye başlamış.
MLUT’un Avantajları
Daha düşük maliyetli kameraların birçoğunda bulunan histogram ekranını kullanmaya son derece alışkın olsa da, James, FX6’da bulunan daha detaylı dalga formu ekranı sayesinde çekimlerinde ışık ve gölge arasındaki dengeyi daha iyi kavrayabildiğini hissetmiş. Bu ekran, ekranın tam olarak hangi parçalarının hangi pozlama seviyesinde olduğunu daha kolay anlayabilmesini sağlamış.
Varsayılan S709 LUT ile FX6 CineEI
HDMI/SDI çıkışı, ayrıca vizör (VF) için s709 MLUT etkin haldeyken vizörde gördüğünüz budur. Dalga formu s709 LUT seviyelerini ölçüyor.
1) Kayıt Formatı
2) Seçilen LUT
3) Dalga formu ölçümde
4) Zebra 2 Seviyesi (bu örnekte %78)
5) Zebra 1 Seviyesi (bu örnekte %61)
James, renk sınıflandırma stüdyosuna girer girmez, S-log3 materyalindeki en derin gölgelerde ve en parlak vurgularda bulunan doku ve detay miktarından çok etkilenmiş.
Hibrit Otomatik Odaklama
Sony’nin hızlı hibrit otomatik odaklama özelliğine sahip olan FX6’da sensörün neredeyse tamamı üzerinde (sensörün %89’unda) Otomatik Odak aşama algılama pikseli bulunur. Fakat dilerseniz karenin yaklaşık 1/3’ünü kapsayan ve “Bölge” denen iki adet daha küçük AF alanını ve çok daha küçük olan “Esnek Spot”u da kullanabilirsiniz.
Hem “Bölge” hem de “Esnek Spot” alanlarının pozisyonu, kameranın dokunmatik ekranı kullanılarak kontrol edilebilir. James çoğu kez esnek spot otomatik odaklamayı kullanmış; örneğin 1:40 ile yaptığı, iki geyiği gösteren çekimde olduğu gibi, yalnızca dokunmatik ekrana dokunarak odak noktasını bir nesneden diğerine almış.
Aynı zamanda otomatik odaklamanın değişme hızı ve AF duyarlılığının düzeyi de kendi ihtiyaçlarınıza uygun şekilde düzenlenebilir.
James de ben de şunu öneriyoruz ki FX6 kullanan herkes bütün AF kontrollerinin nasıl çalıştığını öğrenmek için biraz vakit ayırmalıdır. Örneğin hayvanların ne yapacağının bilinemediği yaban hayatı çekimlerinde James, yüksek AF geçiş hızıyla AF ayarını en duyarlı düzeyde kullanmayı tercih ediyor. Hayvan kaçıp gitmeden çekimi yapabilmek için yalnızca tek bir şansınız olduğundan, otomatik odaklamanın duraklama ya da gecikme olmadan hızla tepki vermesi ve çabucak değişmesi gerekiyor. Bense yaptığım çekimlerin çoğunda, ki bunlar sahne şeklinde düzenlenen ya da daha kontrollü çekimler oluyorlar, daha yavaş ve daha yumuşak bir otomatik odaklama ayarını tercih ediyorum. Dolayısıyla bu tür çekimlerde genellikle daha düşük geçiş hızıyla “nesne üzerine kilitli” ayarını kullanıyorum. Farklı çekim türlerinde neyin işinize yarayacağını anlamak öğrenilmesi gereken yeni bir beceri fakat bu konuda ustalık kazandığınızda otomatik odaklamanın inanılmaz avantajlı olduğunu görüyorsunuz.
Sabah Güneşinde Silüetler
James’in henüz yeni yeni yükselen sabah güneşine karşı hayvanları silüet şeklinde çekebilmesi için çekimlerin birçoğu sabahın çok erken saatlerinde başlamış, James ayrıca gün batımı saatlerinde de bu tür çekimler yapmış. Sonbahar ve kış mevsimlerinde güneşe karşı çekim yapmak zor olabilir ve en iyi ışığı yakalayabilmeniz için sadece çok kısa bir süreniz olur. FX6’nın dahili değişken ND filtresi sayesinde James hızla değişen ışığa çabucak uyum sağlayabilmiş ve aynı zamanda şafak ve alaca karanlık vakitlerinde yaptığı çekimler sırasında istediği sinematik görünüm için geniş bir diyafram kullanmaya devam edebilmiş. FX6, değişken ND filtreye ek olarak, daha yüksek ikinci bir taban ISO’da da (S-Log3 çekim yaparken 12.800 ISO) çekim yapabilme özelliğine sahip ve bu ikinci taban ISO, bilindik düşük taban ISO’dan yalnızca küçük bir miktar daha gürültülü. Bu sayede James, ışık seviyelerinin diğer kameraların birçoğu için çok düşük olacağı, günün çok erken ve oldukça geç vakitlerinde güzel sonuçlarla çekim yapabildiği süreyi daha uzun tutabilmiş.
Kendisiyle yaptığım sohbette James bana, National Geographic gibi müşteriler için çalışırken artık yüksek kaliteli lenslerle büyük sensörlü kameralar kullanması yönünde daha fazla ısrarla karşılaştığını anlattı. Söz konusu talep, çekimlerin kadrajlanmasına ve kompozisyonuna yönelik daha büyük bir özen ve dikkatle bir araya gelince belgesel ve yaban hayatı prodüksiyonları sinematik stil bakımından daha başarılı, birinci sınıf bir görünüm kazanıyor. James’e göre FX6’nın önemli bir özelliği de kullanım kolaylığı olmuş. Otomatik odaklamanın doğruluğu ve güvenilirliği ile bir araya gelen kolay kullanım özelliği sayesinde çekimlerinin kompozisyonuna daha çok dikkat edebilmiş ve sonuç olarak sadece teknik değil, estetik anlamda da daha iyi görünen kayıtlar yapmış.
Çekim deneyimini benimle paylaştığı için James’e teşekkür etmek istiyorum. James ve çalışmaları hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz lütfen buraya göz atın.